Karaciğerimizi Fruktoz Şurubundan Neden Korumalıyız?


Crohn Hastaları bilirler,hastalığın teşhisi yeni konulduğunda neyin var diye soran yakınlarımıza adını söylediğimizde kafalarında kocaman bir soru işareti oluşur:).Ben buna kolay bir cevap yolu buldum.Soranlara artık; korkulacak birşey yok bağırsaklarım depresyona girmiş diyorum :)Neden bunu anlattım?Az sonra :)
Şimdi size bahsedeceğim kitapta,ilerleyen zamanlarda büyük bir tehlike oluşturabilecek potansiyele sahip olan ,yazarı sayın Prof. Dr. Metin Başaranoğlu'nun koyduğu tanı ile Şişman Sirozu Hastalığı'ndan ve bunu ortaya çıkaran nedenlerden bahsediliyor.Günümüzde neredeyse her gün tükettiğimiz sağlıksız gıdaların içinde bulunan  mısır şurubu kökenli sanayi tipi fruktoz karışımı ve trans yağ ile gelen yağlı karaciğer hastalığı ve neticesinde Şişman Sirozu.-Karaciğerin ne kadar değerli bir organ olduğunu bilmek için hasta olmamıza gerek sanırım.-
Sirozu halk arasında hep alkolü çok tüketen ya da sarılığı olan kişilerin hastalığı ilerleyince ortaya çıkan bir durum olarak biliriz.Ancak okuduğum ve beni hayrete düşürdüğü kadarıyla belirteyim siroz için sadece alkol almanıza gerek yok.
İçinde yukarıda belirttiğimiz katkı maddeleri bulunan herşey ,dikkat ederseniz bağımlılık yapan türden.Alkolden daha tehlikeli diyebilirim rahatlıkla.Çünkü her hangi bir nedenle dışarda alışveriş,gezi yada bir ziyaret esnasında fast food gıda üreticilerinin önünden geçerken, müşterilerinin siparişlerine yetişmek için zamanla nasıl yarıştıklarını izliyorum.Hepimiz tüketiyoruz az ya da çok.Ancak bilimsel olarak daha ne kadar ispat ister ki bu tehlikeli durum?Acaba işin kolayına fazla mı kaçtık? Neden bile bile lades?Sigaraya alkole verilen savaş neden bu grup beslenme için verilmiyor?Kamu spotları neden yapılmıyor?Aileler yeterince bilinçli mi?Bu kitabı okuduktan sonra aklımdan geçen sorulardan sadece birkaçı bunlar.
İlk olarak yukarda hastalık ve yakın çevrenin hastalığıma verdiği tepkien bahsetmiştim size.Ben
Crohn hastalığı ile ilgili bilgi verdiğimde , tedavi alıyorum dediğimde karşımda ki geçmiş olsun der, geçer.Ama şuna eminim ki kitapta söz konusu olan ve çağın hastalığı olarak nitelendirilen Şişman Sirozuna yakalandım desem belki yüzüme demezler ama arkamdan birbirlerine kaç aylık ömrü kalmış diye sorarlar.İşte işin tehlikeli boyutu bu.İnandığımız değerler,sevdiklerimiz,sağlığımız , psikolojimiz yani aslında hayata dair ne varsa yaşadığımız bunu iyileştirmekte kötüleştirmekte bizim yaşam tarzımız ve yaşam kalitemizle doğru orantılı.
Kitaptan küçük bir örnek vermek istiyorum çok kısa.Sayın Başaranoğlu başından geçen bir olayı anlatmış bize.Bir alışveriş esnasında kasada junk food gıda aldığını gördüğü bir kişiyi uyarıyor.Buna rağmen ısrarla elindeki zararlı gıdaları alan bu kişi de tanıdığı bir doktor.Ne denilebilir ki?
-Derin bir sessizlik- 
Az önce de belirttiğim gibi kaliteli bir yaşam tarzı doğru beslenmekten geçiyor.İnanın bu kitabı okuduktan sonra şunu da söyledim ,bunun üzerine en az iki kitap daha yazılır.
Yemeyin demiyor,içmeyin demiyor,sadece doğru beslenin diyor.Teşbihte hata olmaz,bu tıpkı biz küçükken annelerimizin pazardan geldiğinde poşetten çıkardığımız meyveyi ''yıkamadan yeme'' demesi gibi birşey.

💞 💞 💞 💞 💞 💞

Kitabın içinde arada tıbbi terimler olsada bizim anlayacağımız sade bir dille bilmemiz gerekenler gayet güzel anlatılmış.Hatta bir kaç tane de tarif var bilginize ;)
Tabi bir de slogan geliştirdim bunun üzerine:

''Bedenine seslen,doğru beslen.''
:)

Eğer inflamatuvar bağırsak hastalığınız varsa,buna yönelik ilaçlar kullanıyor iseniz,kilonuz normalin çok üstünde ise ya da tam tersi kilonuz normal ancak nedeni bilinmeyen bir karaciğer yağlanmanız var ise , ev yemekleri yerine fast food ya da junk food besleniyor iseniz .
Bütün bunları bir tarafa bırakalım.Yediğimiz içtiğimiz hemen herşeyin artık yapay katkı maddeleri ile yapıldığını yapılmasa bile bir çok katkı maddesi içerdiğinin farkında olarak kendinizi  seviyor iseniz bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar